Gençlerbirliği ve Avrupa Geçmişi

Bugünlerde Spor Toto 1. Lig’in orta sıralarında mücadele eden Gençlerbirliği, mazisinde birçok başarıyı taşıyan büyük bir camia.

Her ne kadar son yıllarda düşüşe geçse de Kırmızı Karalar’ın şanslı mazisini hatırlayan onların ne kadar büyük olduğunun farkında.

Özellikle rahmetli başkan İlhan Cavcav’ın ebediyete intikal etmesinin ardından kulüp büyük bir düşüş yaşadı. Başkent’in Al Karalar’ı uzun yıllardır Spor Toto Süper Lig’in en dişli takımlarından biri olarak kabul görüyordu.

Bu takım kah 4 büyüklere kan ağlattı kah şampiyonluk mücadeleleri verdi. Kırmızı siyahlı formayı üzerinde taşıyan nice büyük yıldız bu kulüpten gelip geçti.

Tarihi 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanan maçlarda Gençler taraftarlar çok büyük zaferlere şahit oldu.

Ne var ki çoğu Gençlerbirliği taraftarı için en unutulmaz sezon 2003 – 2004 sezonuydu.

Gençlerbirliği Avrupa Sahnesine Yabancı Değildi

gençlerbirliği

Kırmızı Karalar’ın Avrupa macerası aslında 1967 – 1968 sezonunda başlamıştı. O zamanki adıyla Balkan Kupası olarak düzenlenen turnuvaya katılan Başkent temsilcimiz, 6 maçlık grup serüveninde 1 beraberlik alarak elenmişti.

Sonrasında 1988’e kadar Avrupa arenasına çıkamayan Gençlerbirliği, 1987 yılında Türkiye Kupası zaferiyle Avrupa biletini de kapmıştı.

Üstelik bu sefer biletin adresi en büyük turnuvalardan biri olan UEFA Kupa Galipleri Kupası idi. Fakat ne yazık ki yeteri kadar tecrübesi bulunmayan takımımız, Sovyetler Birliği’nden Dinamo Minsk ile eşleşip, turu 2 – 0 ve 1 – 2’lik skorlarla kaybetmişti.

Kırmızı Karalar’ın sonraki serüveni ise 1994 – 1995 senesinde yaşandı. Ligde harika bir performans gösteren takım 1995 Intertoto Kupası’na katılma hakkı kazandı. 11. Grupta yer alan ve 2 galibiyet 2 mağlubiyetle macerasını tamamlayan Gençler yine gruplarda veda etmişti.

2001’deki Uefa Kupası yolculuğunda ise İsveç’in Halmstad takımıyla eşleşildi. Ankara’da 1 – 1’lik skor alında ancak deplasmanda 1 – 0 mağlup olundu.

Gençlerbirliği’nin tarihi sezonu ise 2003 – 2004 sezonuydu.

Gençlebirliği Tarih Yazdı

O dönem Türk futbolunda yepyeni bir anlayışla çok yetenekli bir teknik direktör ortaya çıktı. Ersun Yanal önderliğindeki Gençlerbirliği, diğer takımlardan çok daha keyifli bir futbol oynuyordu.

O zamanlar Türkiye, son 3 yılında 2 Avrupa kupası görmüş 1 Dünya Kupası Üçüncülüğü tatmıştı. Haliyle Türk futbolunun çehresi bugün olduğu gibi yerlerde sürünmüyordu.

Ersun Yanal önderliğindeki Uefa Kupası ilk turunda Blackburn Rovers ile eşleştiğinde herkes serüven bitti demişti. Ancak Gençler, Ankara’da adeta şov yapmış ve güçlü rakibini 3 – 1 ile geçmişti. O dönemin Blackburn Rovers’ı için şu sıralardan Southampton gibi diyebiliriz.

İkinci turda ise rakip Portekiz şampiyonlarından Sporting CP idi. Sporting CP ile Ankara’da oynanan maç 1 – 1 bitince herkes işte bu sefer tamam diye düşünmüştü. Buna karşın Ersun Yanal önderliğindeki takımın vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.

Portekiz’de olağanüstü bir futbol oynanmış ve Avrupa’ya ders verilmişti. Skor tabelasında 0 – 3 yazıyordu ve bu Portekizlileri şoka sokmuştu.

Sonraki turda Gençlerbirliği, o senenin en güçlü takımlarından Valencia ile eşleşti. Valencia’da o dönem müthiş futbolcular vardı. Pablo Aimar, Mista, Ayala, Baraja, Vicente, Canizares dönemin yıldızlarındandı.

Gençler, Ankara’daki ilk maçı 1 – 0 aldığında herkes çok umutluydu. Fakat İspanya’daki maç 1 – 0 bitmiş ve penaltılara gidecek maçta son dakikada gol gelmişti.

Valencia o sezon kupaya uzanmış ve tek yenilgisini Ankara’da almıştı.

Bu sezon Gençlerbirliği taraftarı için unutulmazdı.